Kaç Baba Kaç


Bakırköy Belediye Tiyatrolarında bu sezon izleyebileceğiniz, yine bir Ray Cooney hikayesi, yine bir muhteşem oyun. Cooney oyunları, temposu sebebiyle seyirci için inanılmaz eğlencelidir ama oyuncuyu aşırı yorar. Geçen sene, yazarın Hangisi Babası isimli oyununu izlemiştim yine Bakırköy'de çok iyiydi. Bu sene de bu oynanıyor, hem Haldun Dormen yönetiminde, hem de muhteşem bir kadroyla.


Dr. David MORGAN: Erol Ozan AYHAN
Dr. Mike WILLIAMS: Emre KOÇ
Dr. Ted BONEY: Ali Rıza KUBİLAY
Rosemarry MORGAN: Yonca CEVHER (güzel kadın)
Başhemşire: Nurhayat ATASOY
Rektör: Alper KUT
Ted'in Annesi: Nevşim Ayşen ERZAT
Jane TATE: Didem GERMEN (güzel kadın 2)
Genç Hemşire: Zeynep KÖSE (çok tatlı)
Leslie: Bulut AKKALE
Komiser: Murat ŞENOL 
Bill LESLEY: Aytekin ÖZEN   

David, kariyeri için çok önemli bir gündedir. Açılış konuşmasını yapacağı konferansın başlamasına az bir zaman kalmışken, bir türlü konuşmasına çalışma fırsatı bulamaz. Rektör bir yandan, karısı bir yandan, doktor arkadaşları bir yandan. Derken eskiden beraber çalıştıkları Jane hemşire de çıkagelir, tam olur. Yalnız Jane, tatlı bir sürprizle gelmiştir, 18 yaşındaki oğlunun aşağıyı birbirine kattığını yetmezmiş gibi o oğlanın babasının da David olduğunu söyler. Sonra işler iyice karışır.


Gül gül ölmelik, iki saatlik oyun. Kesin tavsiye. Tam 6 TL, Öğrenci 4 TL. Biletler Kültür Merkezi'deki veya Bakırköy Meydan'daki gişelerden temin edilebiliyor.

çok küçük not: yine bi coşum yaşanan bi sahnede david, jane'le tatlı hemşireye sarılıyo, bişe oluyodu durduk yere öptü hemşireyi. oyundan alakasız öptü ama :) kişisel bi gözdağı olarak aldım ben onu..

Lafı açılmışken David rolündeki Erol Ozan Ayhan'ın performansı da ayrı bi tebrik edilmeli yani, bravo. Ali Rıza Kubilay'ı da en az onun kadar alkışladım.. Ayrıca yukarda bahsi geçen hemşireyi oynayan Zeynep Köse'yi daha önce Külhanbeyi Müzikali'nde izlemiştim, izlemediyseniz o oyuna da gidin bu sezon, baya iyi..


13.10.13

Gezerken...

Bu mesela Abbasağa'da ki gösterim için hazırlanmış bir poster.

Gezi olaylarıyla ilgili kitaplar yazılacak, filmler çekilecek, müzikler bestelenecek ve daha ne afişler tasarlanacak. Sanatı iliklerimize kadar geziliycez. Olaylar henüz devam ederken bir oyun yazıldı bile, dahası da yazılacaktır.

Söylenenlere göre, dört yazarın twitter üzerinden birbirleriyle atışması sonucu ortaya çıkan bir fikirmiş, demişler ki "e ne duruyoruz, oyun yazsak ya!" Bu dört yazar, dört farklı karakterin hikayesini yazmış.
"4 yazarın ortak çalışması olan 'Gezerken...' oyunu ilk kez 8 Haziran'da Taksim Gezi Parkı'nda sahnelendi."
Sonra da park park dolaşmaya başladı. Ben, Beylikdüzü Çamlık Park'ta denk geldim.

Parkta tiyatro şahane. Bir de yerli yersiz gaza gelinmişliğin alkışları olmasa daha rahat izlerdik tabi.

Serkan Altıntaş, Cem Uslu'nun yazdığı bölümü oynuyor. "Ben politikadan nefret ederim, öyle eylemlere katılan bir tip de değilim; bi Hrant Dink için yürüyüşe katılmıştım, bi de işte geçen seneki 1 mayıs kutlamalarına." Dedim ki 'ulan daha ne katılacan :) en siyasilerine katılmışsın, bunlar haricinde bi hayvan severler yürüyor, bir de kadına şiddete son diye yürünüyor. En katılacaklarına katılmamış sonra diyor ki ben siyasi değilim.' Bastım eksiyi. Ama, eylem yaptınızda n'oldu, ne değişti diyenlere verdiği cevabı beğendim, destekledim: "Ben değiştim işte."

Sermet Yeşil, Mirza Metin'in yarattığı 'Kitmir' karakteriyle çıkıyor karşımıza. Çok farklı bir kafadan bakmamıza sebep oluyor bu bölüm, komedi dozu artıyor ister istemez çünkü 'Kitmir' bir köpek. Muhteşem metin. Dramın arasına ince ince yerleştirilen mizah bol alkış topluyor. Bastım artıyı.

Erdem Akakçe çıkıyor sonra sahneye, zamanında tanışıp kısacık sohbet etme fırsatı da bulduğum pek saygıdeğer Özen Yula'nın yazdığı bölümü oynuyor. Bu sefer hikayede aşk var. Bir zamanların anarşiği, "Eskiden Taksim eylemleri böyle miydi" diyor. Kendi gençliğine denk gelen 77 eylemindeki ortamla, şimdiki eylem ortamını kıyaslıyor. Gurur duyuyor bizle.

Finali Sevinç Erbulak yapıyor oyunda, bu kısmın yazarı ise Yiğit Sertdemir. Çok daha farklı bir kafaya girmiş yazar ve bize TOMA'nın ağzından anlatıyor hikayeyi. Sevinç Erbulak zaten bütün tatlılığıyla çıktığı sahnede bir de sağa sola su fışkırtıp duruyor. E alışkanlık n'apsın? Gezi anılarını anlatıyor. Şaşırmış tabi gösterilen dirence, daha önce hiç başına gelmeyen şeyler olmuş. Davulcu Vedat vücudunu eline geçirince önce korksa da sonra onunda hoşuna gitmiş. 'Tesadüf ya da değil.' Sonra 'duruma ayıkan TOMA' neye benzer onu görüyoruz. Basıyorum artıyı, basıyoruz alkışı.

Gezi eylemleri ilk başladığında sıradandı benim için, hiç ilgimi çekmemişti. Hep kaçmıştım çünkü, aman şahit yazarlar diye. Öyle büyüdük. Ama o ortamın iyice gerildiği o gün, Sevinç Erbulak gazıyla çıkmıştık Nişantaşı'ndan Gezi'ye. Çünkü o gidecekti, bizde merak ettik. Gezi kapalıydı tabi, İstiklal'de gaz yiyip durmuştuk meraktan. En önde n'oluyo diye merak edip yaklaşmıştık. İyi ki de gidip görmüşüz, çünkü biliyorduk artık, haberlere çıkmayan savaşı görmüştük.

Dağılışta da Akakçe'ye denk geldim, elinde kaskı, bir şekilde sıktım hemen elini, mutlu ayrıldım ortamdan :) Ayrıca oyunda hiç fotoğraf çekemedim, park ışıklandırması malum. Onun için şansınıza küsün.

Sıradaki gösterim yeri ve zamanı belli değil, ücretsiz ve 1 saat falan sürdü sanırım.. genel bilgiler de bu şekil.

21.08.2013

Bekleme Salonu


Oyunu izleyeli bir buçuk ay oldu neredeyse, sezon çoktan kapandı biliyorum ama yazmazsam çatlarım patlarım.

Bir iş görüşmesi için 'bekleme salonu'nda 3 kişi vardır. Beklerler, beklerler, canları sıkılır konuşmaya başlarlar, biraz daha beklerler. Merak ederler, bir kontrol etmek isterler, kapı kilitlidir. Bir bekleme salonunda kilitli kalmışlardır. Düşünürler. Bunun mülakatın bir parçası olduğunu düşünürler, ne yapılması gerektiğini düşünürler ve oradan kurtulmanın bir yolunu bulmaya çalışırlar. Rakip oldukları akıllarına gelir.

Aksiyon sevene aksiyon, gerilim sevene gerilim, dram sevene dram, komedi sevene ise hepsi verilmiş. Yiğit Sertdemir'in yazıp yönettiği ve Beyti Engin ve Sevinç Erbulak ile oynadığı bir 'yeniden oynama'dır. İlk gösterimi 2003'te yapılan oyununu metniyle Yiğit Sertdemir, '2004 Selim Naşit Özcan Genç Oyun Yazarı Onur Ödülü'nü kazanmış. Oyun bittikten sonra hem yazara hem de oyunculara hayran kalıp ayrılıyorsunuz salondan. Epey zekice kurgulanmış bir oyun.

Dış Göz: Gülhan Kadim, Dekor Tasarımı: Ebru Gözdaşolu, Asistanlar: Cemre Ün, Derya Günaydın.

Altıdan Sonra Tiyatro bünyesinde Kumbaracı 50 sahnesinde oynanan oyun tek perde, 60 dakika civarında sürüyor. Biletler tam 40, indirimli 25 liradan satılıyordu. Yeni sezonda da devam eder mi bilinmiyor. Zaten Kumbaracı 50'de gezi olaylarından dolayı istenilen kapanış yapılamadı takip edebildiğim kadarıyla. Ama her şeye rağmen başarılı bir mayıs ayı geçirdiler. Keşke diğer oyunlarını da izleyebilseydim.

Takipte kalabilmeniz için:
http://www.altidansonra.com/
http://kumbaraci50.com/
https://twitter.com/yigitsertdemir
https://twitter.com/SErbulak
https://twitter.com/beytiengin

30.06.2013