Gezerken...

Bu mesela Abbasağa'da ki gösterim için hazırlanmış bir poster.

Gezi olaylarıyla ilgili kitaplar yazılacak, filmler çekilecek, müzikler bestelenecek ve daha ne afişler tasarlanacak. Sanatı iliklerimize kadar geziliycez. Olaylar henüz devam ederken bir oyun yazıldı bile, dahası da yazılacaktır.

Söylenenlere göre, dört yazarın twitter üzerinden birbirleriyle atışması sonucu ortaya çıkan bir fikirmiş, demişler ki "e ne duruyoruz, oyun yazsak ya!" Bu dört yazar, dört farklı karakterin hikayesini yazmış.
"4 yazarın ortak çalışması olan 'Gezerken...' oyunu ilk kez 8 Haziran'da Taksim Gezi Parkı'nda sahnelendi."
Sonra da park park dolaşmaya başladı. Ben, Beylikdüzü Çamlık Park'ta denk geldim.

Parkta tiyatro şahane. Bir de yerli yersiz gaza gelinmişliğin alkışları olmasa daha rahat izlerdik tabi.

Serkan Altıntaş, Cem Uslu'nun yazdığı bölümü oynuyor. "Ben politikadan nefret ederim, öyle eylemlere katılan bir tip de değilim; bi Hrant Dink için yürüyüşe katılmıştım, bi de işte geçen seneki 1 mayıs kutlamalarına." Dedim ki 'ulan daha ne katılacan :) en siyasilerine katılmışsın, bunlar haricinde bi hayvan severler yürüyor, bir de kadına şiddete son diye yürünüyor. En katılacaklarına katılmamış sonra diyor ki ben siyasi değilim.' Bastım eksiyi. Ama, eylem yaptınızda n'oldu, ne değişti diyenlere verdiği cevabı beğendim, destekledim: "Ben değiştim işte."

Sermet Yeşil, Mirza Metin'in yarattığı 'Kitmir' karakteriyle çıkıyor karşımıza. Çok farklı bir kafadan bakmamıza sebep oluyor bu bölüm, komedi dozu artıyor ister istemez çünkü 'Kitmir' bir köpek. Muhteşem metin. Dramın arasına ince ince yerleştirilen mizah bol alkış topluyor. Bastım artıyı.

Erdem Akakçe çıkıyor sonra sahneye, zamanında tanışıp kısacık sohbet etme fırsatı da bulduğum pek saygıdeğer Özen Yula'nın yazdığı bölümü oynuyor. Bu sefer hikayede aşk var. Bir zamanların anarşiği, "Eskiden Taksim eylemleri böyle miydi" diyor. Kendi gençliğine denk gelen 77 eylemindeki ortamla, şimdiki eylem ortamını kıyaslıyor. Gurur duyuyor bizle.

Finali Sevinç Erbulak yapıyor oyunda, bu kısmın yazarı ise Yiğit Sertdemir. Çok daha farklı bir kafaya girmiş yazar ve bize TOMA'nın ağzından anlatıyor hikayeyi. Sevinç Erbulak zaten bütün tatlılığıyla çıktığı sahnede bir de sağa sola su fışkırtıp duruyor. E alışkanlık n'apsın? Gezi anılarını anlatıyor. Şaşırmış tabi gösterilen dirence, daha önce hiç başına gelmeyen şeyler olmuş. Davulcu Vedat vücudunu eline geçirince önce korksa da sonra onunda hoşuna gitmiş. 'Tesadüf ya da değil.' Sonra 'duruma ayıkan TOMA' neye benzer onu görüyoruz. Basıyorum artıyı, basıyoruz alkışı.

Gezi eylemleri ilk başladığında sıradandı benim için, hiç ilgimi çekmemişti. Hep kaçmıştım çünkü, aman şahit yazarlar diye. Öyle büyüdük. Ama o ortamın iyice gerildiği o gün, Sevinç Erbulak gazıyla çıkmıştık Nişantaşı'ndan Gezi'ye. Çünkü o gidecekti, bizde merak ettik. Gezi kapalıydı tabi, İstiklal'de gaz yiyip durmuştuk meraktan. En önde n'oluyo diye merak edip yaklaşmıştık. İyi ki de gidip görmüşüz, çünkü biliyorduk artık, haberlere çıkmayan savaşı görmüştük.

Dağılışta da Akakçe'ye denk geldim, elinde kaskı, bir şekilde sıktım hemen elini, mutlu ayrıldım ortamdan :) Ayrıca oyunda hiç fotoğraf çekemedim, park ışıklandırması malum. Onun için şansınıza küsün.

Sıradaki gösterim yeri ve zamanı belli değil, ücretsiz ve 1 saat falan sürdü sanırım.. genel bilgiler de bu şekil.

21.08.2013